Ana Sayfa Genel Küresel Batı’nın büyük endişesi

Küresel Batı’nın büyük endişesi

3
0
haberler , son dakika haberler , son dakika haber , haber , en son haber


Demokrasi başta olmak üzere Batı tandanslı bütün kavram ve kurumlar küreselleşme ile ilgilidir. Bu yüzden herhangi bir ‘itiraz’ durumunda, sizinle ilgili ellerinde alfabelere sığmayacak kadar planları vardır. Şimdilerde bu türden itiraz değişik seviyelerde Çin, Rusya, Kuzey Kore, İran, Türkiye gibi ülkelerden gelmektedir. ‘İçeriden’ de güçlü bir itiraz gelmiş gözükmektedir. Zira ‘Batı’ denince iki temel aktörden birisi Amerika’dır ve bu ülkede Trump’la birlikte küreselciler panik olmuştur.

İkinci Dünya savaşı sonrası kurulan ‘küresel düzen’ bütün katliamlarına rağmen istendiği gibi tahkim edilememiştir. Şüphesiz en güçlü rakip Sovyetler Birliği’nin üstesinden gelinmiş olması küreselciler adına büyük bir zafer idi. Zira gerçek anlamda tarihin akışını değiştirmiştir. Zafer kazanan Batı dünyayı dizayn için NATO’yu feshetmedi. Doğrusu vazifesini bihakkın (!)yerine de getirdi NATO… ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ adı altında ete-kemiğe büründü ve 11 Eylül ile başlatılan süreçte Afganistan’da Irak’ta, Mısır’da, Yemen’de, Suriye’de, Sudan’da, Somali’de… on milyonu aşkın insan katliama maruz kaldı. Mülteci olanların sayısı ise hesap edilebilir olmanın ötesindedir.

Az kalsın ülkemizi dahi işgal edecekti. Henüz ‘toy’ olan iktidar bu teskere ile Amerikan askerlerini, üstelik bir İslam toprağını işgal için ülkesine kabul etmeyi içine sindirmişti ya… Hatta dolar müzakeresi bile yapmıştı. Neredeyse onuru dolara satacaktı yani… 1 Mart teskeresinde (1) bahsettiğimi anladınız siz… Artık FETÖ mü etkili olmuştur, yoksa NATO’cu askeri emir-komuta mı veya henüz ‘muktedir’ olamayan iktidarın (!) basiretsizliği midir bilinmez. Ama Allahtan, şahsımın da duyumları olan, bir kısım milletvekili dışarıdan aldığı telkinle (olumlu anlamda kullanıyorum) red oyu verince plan da suya düştü. Sovyetlerin düşüşü tarihin akışını global çapta değiştirmişken, teskerenin meclisten geçmemiş olması da Türkiye’deki akışı değiştirmiştir. Aksi durumda 20 küsur yıllık dönüşüm süreci henüz yeni başlamışken biterdi. O kamuoyuna meçhul zevat, kaderin değişim çizgisinde bir kez daha ana aktör olmuştu.

Sovyetler bertaraf edilmişti ama alttan alta yükselen ve 1978’den itibaren komünist devrimi dünya ile buluşturan Çin durdurulamamıştır. Zira söz konusu süreçte Tianenman meydanı gösterileriyle (1989) Sovyetlerdeki dizayn Çin için de hayata geçirilmiş, ancak bu ülkenin kararlı ve sert tutumuyla akamete uğramıştır.

Sonraki süreç de istenildiği gibi gitmedi. Zira Rusya Putin’le birlikte tekrar güç kazanmış, askeri olarak da karşılarına çıkmıştır. Nitekim hali hazırda devam eden Ukrayna Savaşına birkaç istisna dışında neredeyse bütün Avrupa, Avrupa Birliği ve Amerika aktif destek vermektedir, ama görüldüğü kadarıyla da iş çıkmaza girmiş, cephe kilitlenmiştir. Bir başka deyişle Batı burada da başarılı olamamıştır.

Bir şekilde ‘dost’ olmayan İran için de benzer bir durum söz konusudur. Bu ülke kendi refleksleriyle ‘Batı’ politikalarına karşı çıkmakta, onlarla mücadele etmektedir. (İran konusunda ‘Büyük Plan’ başlığı altında ele aldığım yazı dizisi sitededir).

Hesapta olmayan bir başka güç ise Türkiye’dir. 15 Temmuz öyle-böyle bir milat değildir zira… Öncesi de var elbette… ‘Gezi’ gibi mesela… Tabii ‘gezi’ işin dalı budağı… 2011 seçim sonrası dershane tartışmasıyla verilen start ‘kök’e sirayet edince 15 Temmuz’a mecbur kalmışlardır. Sağduyulu halk (yani baskılanmış çoğunluk) o meş’um gecede sokağa inince, işte o bildiğiniz şeyler yaşandı. Küresel düzen öncekilerin aksine burada da başarılı olamadı bir başka deyişle…

Türkiye ile Rusya’yı, Türkiye ile İran’ı karşı karşıya getirmek üzere çok çaba sarfettiler. Bu çaba kısmen başarılı oldu da… Suriye’de, Libya’da, Irak’ta dolaylı da olsa çatışmalar yaşandı çünkü… Ama o ‘büyük’ plan yani işte şimdi Ukrayna’da olan durum Türkiye topraklarında hayata geçirilemedi; uçak düşürmeler, ‘büyükelçi’ katliamlarına rağmen…

Kuzey Kore yine kontrol edemedikleri bir güç… Üstelik nükleer… Ülkesinden pek çıkmayan Trump, bir önceki döneminde ayağına kadar da gitti Kuzey Kore diktatörünün!… Nisbi olarak küçük bir ülkenin devasa bir güç olan Amerika tarafından sürekli bir tehdit algısı altında olması nasıl bir durum olsa gerek… Kâbuslar yaşamasın da ne yapsın… Teslim olamayacağına göre bedel ödeyecek… Bu bedel ülkedeki herkesin asker ve 24 saat teyakkuz halindedir. Yoksa nasıl ayakta kalabilir ki…

Venezüella, Brezilya gibi arka bahçedeki kimi devletler de bu medeniyetle (!) sorunlu… Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip ülkesi Venezüella’da uygulanmak istenen ‘Guaido Planı’ (2) suya düşünce neredeyse ağaç kabuklarına muhtaç bırakıldı bu ülke insanı… Bir ara adamını (Bolsonaro) başına getirdiği Brezilya ise şimdilerde Lula da Silva ile emin ellerde… Seçimi kaybedince o da Guaido gibi Amerika’ya kaçtı. Kaçma sırası şimdilerde aralarında su sızmayan Arjantin’de…

Ama Batı için asıl kâbus Trump’tır. ‘Kendi içerisinde’ bir muhalefet olan Trump, öyle ya da böyle ‘küresel’ düzenle sorunludur. İşte, Rusya-Ukrayna savaşındaki politika değişikliği ‘Küresel Batı’yı panikletmiştir. Bir önceki döneminde her seferinde ‘kulağı çekilen’ ve etrafı boşaltılan Trump şimdilerde daha kararlı gözükmektedir. En azından artık bir bütün olarak İsrail ve Yahudi sermayesinin emrinde gözükmemektedir (devam edecek).

1- 1 Mart 2003. Başbakan ise Abdullah GÜL.

2- Juan Guaidó, Amerika’nın mevcut iktidara karşı başkan olarak tanıdığı, başarılı olamayınca da Amerika’ya kaçan aparatıdır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz