Ana Sayfa Sağlık Haberleri Dikkat Çeken Haberler: Doktorların bile yazamadığı reçete! Korku 25'e kadar düştü: 'Bana...

Dikkat Çeken Haberler: Doktorların bile yazamadığı reçete! Korku 25'e kadar düştü: 'Bana ne iyi gelir?'

4
0
haberler , son dakika haberler , son dakika haber , haber , en son haber

Betül Topaklı / Milliyet.com.tr –Kalp ve damar hastalıkları artık sadece ileri yaşların problemi değil. Ne yazık ki dünya genelinde hem ölüm hem de kalıcı hasarların başlıca nedeni olmaya devam ediyor. En ürkütücü tarafıysa, bu hastalıkların görülme yaşının her geçen yıl daha da düşmesi. 25-40 yaş arası gençlerin ‘Ya bana da olursa?’ korkusuyla kalp doktorlarının kapısını çalması hiç de nadir değil. Doç. Dr. V. Özlem Bozkaya bu konuda şöyle diyor:

“Bu kaygı aslında yerinde ve hatta koruyucu. Ancak günlük yaşamı altüst edecek seviyeye gelmişse, orada bir durmak lazım. Çünkü çoğu zaman bu korkunun temelinde kontrol edemediğimiz bir şey var: Stres.”

Alıntı Metni

‘SAĞLIK, RUHEN VE ZİHNEN İYİLİK HALİDİR’

Kalp şikayetlerinin depresyon, anksiyete, panik atak, kaygı bozukluğu, somatizasyon gibi pek çok psikolojik rahatsızlıkla karışabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. V.Özlem Bozkaya, “Çünkü hepsi birbirini taklit eder. Örneğin bazen evinde TV izlerken aniden güçlü bir atım, tekleme ya da baskı hissi yaşayan hasta korkuyla acile gider. Tüm acil tetkikler orada normal geldiği için hasta evine geri döner ve durumunu psikolojik olarak yorumlar. Ancak tekrar tekrar yaşadığı bu durum karşısında kardiyolojiye gidip ayrıntılı muayene olduğunda ve ritim holterde ventriküler ekstra çıktığında durumun psikolojik olmadığını anlar. Tam tersi de olabilir. Ara ara nabzı yükselen, çarpıntıları olan hastamızda tüm klinik değerlendirmelerde patoloji saptamayız ve zeminde yatan anksiyete tedavisiyle sağlığına kavuşur. Anksiyetensini gidererek çarpıntı veya yüksek tansiyon problemlerinden kurtulan, ilaç bırakan hasta sayımız hiç de azımsanmayacak kadar çok. Ruhsal durumunun bedene olan etkisini gözlemleyen herkes buna gerçekten çok şaşırıyor ancak biz hekimler bunun etkisini çok iyi biliyoruz. Çünkü sağlık kişinin bedenen, ruhen ve zihnen tam bir iyilik halidir” dedi.

Çiftçi yaş ortalaması yükseldi! Gençler tarımdan kaçıyor, çiftçiler yaşlanıyor; gıda arz güvenliği tehlikede

‘KOLAY BİR ÇAĞDA YAŞAMIYORUZ’

Peki son zamanlarda artan ölüm, hastalık ve kaygı bozukluklarının nedeni ne? Kolay bir çağda yaşamadığımızı söyleyen Doç. Dr. V. Özlem Bozkaya, “Üst üste fazlaca toplumsal olaylar yaşadık, yaşıyoruz. Küresel bir pandemi geçirdik, pandemi sürecinin etkileri sadece virüsün en etkili olduğu o bir kaç yılla sınırlandırılamaz. Biz bu pandeminin uzun süreçteki uzun dönem etkilerini hâlâ gözlemliyor olacağız. Pandemi döneminde sadece bedensel değil, ruhsal anlamda da oldukça fazla etkilendik. İnsanlar ölüm korkusu ve sevdiklerini kaybetme korkusuyla yakından yüzleşti, sosyal yaşantımız etkilendi. Enfeksiyon geçirmiş olalım olmayalım hepimiz, pandemiden maddi-manevi farklı boyutlarda etkilendik. Üzerine eklenen doğal afetler, toplumsal felaketler, dünyada ve ülkemizde her gün değişen gündem bizi, kendi bireysel gündemlerimize gelene kadar oldukça yoğun travmatik süreçlere maruz bırakıyor” dedi.

Alıntı Metni

‘EYLEMLERİMİZİ YAVAŞLATMALIYIZ’

Söz konusu bu hıza ayak uydurmak için doğal beslenmeden uzaklaşıp, fazlaca işlenmiş-hazır ürün tüketmeye başladığımıza dikkat çeken Doç. Dr. V. Özlem Bozkaya, “Egzersize vakit ayıramaz olduk. Kendi iç sesimizi dinleyecek vakit yok, vakit olduğunda da dinlemeye mecalimiz yok. Tükeniyoruz. Hepsi birbiriyle zincirleme bağlantılı bir kısır döngü. Bu kısır döngüye eylemlerimizi yavaşlatarak çapa vurmalıyız. Herkesin yavaşlama çalışmasını bir yerden hayatında alması gerekiyor. Bunun için neler yapabiliriz? Gün içinde nefesinizi yavaşlatın, uzun çiğneyin, kendinizi telkin ederek yavaşlayın, zihninizi meditasyon-ibadet ile yavaşlatın. Duygular, eylemleri takip eder. Eylemlerimizi yavaşlatmak, kaygıyı gidermede en büyük adımlardan biridir” açıklamasını yaptı.

‘ACİLDE BAKILAN KALP TETKİKLERİ YETERLİ DEĞİL’

Kalp şikayetleri olan birine direkt bu sorun psikolojik demeden herhalükarda detaylı kalp muayenesi yapılması gerektiğine dikkat çeken Doç. Dr. V.Özlem Bozkaya, “Acilde bakılan kalp tetkikleri acil durumları ortaya çıkarmak içindir ve detaylı değerlendirme için yeterli değildir. Kalp grafisi ve kalp ultrasonu gibi temel tetkikler ve sonra hastaya göre planlanmış ritim-tansiyon holter, olay kayıt cihazları, koşu testi, yapay zeka vektörkardiyografi ve bazen BT koroner anjio gibi daha ileri tetkiklerle detaylı değerlendirme isteyebiliriz. Bu değerlendirmeler kişiye özel ve basamaklı bir yaklaşımla seçilir. Önce ortada kalp hastalığı olmadığını mutlaka göstermeli, tetikleyici diğer durumları da dışlamalıyız. Bazen basit bir demir ve vitamin eksikliği ya da tiroid problemi bile çarpıntı nedenimiz olabilir. Tüm bunları kontrol ederken mutlaka psikolojik durum ele alınmalı ve yaşam kalitesini bozan bir olay varsa bu kısımda da çalışılmalı” uyarısında bulundu.

Alıntı Metni
Yer: İstanbul Gaziosmanpaşa! Ev sahibi peşin ödemeyen kiracıya dava açtı: Mahkemeden dikkat çeken karar

İŞTE REÇETEMİZ: ‘BANA NE İYİ GELİR?

Bahar geçişlerinde yaşanan duygu durum bozukluğunun kalp üzerinde de etkili olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. V. Özlem Bozkaya, “Çünkü mevsim geçişlerinden tıpkı duygudurum değişiklikleri gibi tabii ki kalbimiz de etkileniyor. Çok basit bir örnek vereyim. Sadece kış döneminde tansiyonu yükselen, ilaç desteği başladığım, yazın bağ bahçe işlerine başlayınca tansiyonu düzelen ve ilacı azalttığım hastam var. Sadece mevsim değil, günlük hava değişikliğiyle ruhsal durumu etkilenen, tansiyon nabız değişkenliği yaşayanlar da var. Bu değişimlere duyarlılığımızı azaltmak için yapabileceğimiz en iyi şey, yaz kış demeden bedenimize ve ruhumuza iyi gelen şeyleri hayatımıza eklemek ve onları istikrarla devam ettirmek. Şu soru çok mühim: ‘Bana ne iyi gelir?’ Reçetemiz tam olarak bu” diye konuştu.


‘KAYGILARINIZI GÖRMEZDEN GELMEYİN’

Kaygı bozukluklarının önüne geçmenin mümkün olduğunu bunun için en büyük adımın farkındalık olduğunu söyleyen Doç. Dr. V. Özlem Bozkaya, “Çünkü çoğumuz hâlâ yaşadığımız pek çok şikayetin ve huzursuzluğun kaynağı olarak kaygımızı görmekte güçlük çekiyoruz. Önce bunu fark etmemiz lazım. Sorun yokmuş gibi davranmak, sorunu yok etmez. Bedensel ya da ruhsal alarm seslerimizi duymazdan gelmemeliyiz. İçsel ya da bedensel huzursuzluklarımız bize bir şeyler anlatmaya çalışıyordur. Çinli bilge Lao Tzu der ki ‘Ayakabıdaki taş, ayağı hatırlatır. Bedeninizden ve ruhunuzdan gelen alarm seslerini duymazdan gelmeyin.’Çarpıntınız oluyorsa, tansiyonunuz yükseliyorsa, migren atağınız oluyorsa, kronik ağrılarınız tetikleniyorsa bedeniniz size bir şey anlatmaya çalışıyor. Değişmesi gereken bir şeyler var demektir” diye konuştu.

İLACI BİZDE: AÇIK HAVA YÜRÜYÜŞLERİ GİBİSİ YOK

“Herkesin kendisine has stresle baş etme teknikleri olmalı”diyen Doç. Dr. V. Özlem Bozkaya, stresle baş etmek için şu tavsiyelerde bulundu:

“Stres faktörünü ortadan kaldırmak her zaman mümkün değil. Yani olaylara bazen müdahale edemeyiz ama olaylara vereceğimiz tepkileri ve duygularımızı kontrol edebiliriz. Bilinçli farkındalık (mindfulnes) egzersizleri; yoga, meditasyon ve ibadet gibi zihnimizi yavaşlatacak rutinlerimiz, derin nefes egzersiz çalışmaları hayatımızın birer parçası olmalı. Açık hava yürüyüşleri çok kıymetli. Hipokrat’ın şu sözünü çok severim: ‘Eğer moralin bozuksa yürüyüşe çık. Hâlâ kötüysen başka bir yürüyüşe çık.’ Yürümek esnasında beynimizdeki bağlantılarda yenilenme oluyor. Her gün en az 30 dakika yürüyebilmek mükemmel bir ilaç. Uyku kalitemiz çok önemli. Günde 7 saat altında uyumak ciddi anlamda stres düzeyimizi yükseltiyor. Özellikle uykunun ilk yarısı 23.30-03.00 arası çok kıymetli. Bu saatler en yenilendiğimiz dönem. Uykunuzdan taviz vermeyin. Bağırsak sağlığımız iyi olmadıkça kaygımız düzelmez. Stres ve kötü beslenme gibi nedenlerle bozulan bağırsak bariyerimizi yeniden inşa etmeliyiz. Bağırsak bariyeri bozuk bireylerin maruz kaldığı toksik yük anksiyeteyi artırıyor. Akdeniz tarzı beslenmeyle daha fazla lifli, rengarenk sebzelerin, sağlıklı yağların olduğu, dengeli bir beslenme planımız olmalı.Eksik vitamin mineral düzeylerimiz tamamlanmalı. Toplumda çok sık görülen D vitamini eksikliği, anksiyete- depresyon risk artışıyla ilişkilidir. D vitamini düzeyimizi 60-80 ng/ml aralığında tutmamız gerekiyor. Yazma rutini stresimizi azaltan faaliyetlerden. Sabah veya akşam, hiç planlama yapmadan, 5 dakika bir sayfaya içinizden gelenleri yazın, hiç okumadan sadece yazın. O gününüzü, planlarınızı, yaşadıklarınızı anlatabilirsiniz. Bunu rutin haline getirerek yapın ve okuyacaksanız da 1 ay sonu yazdıklarınızı okuyun. Hiç okumadan imha da edebilirsiniz. Yazmak başlı başına bir terapi çeşididir. Kendi başımıza kaygımızı kontrol edemediğimizde ya da kaygımız yaşam kalitemizi yüksek oranda bozuyorsa profesyonel destek almaktan çekinmemeliyiz.”

Yunan basını yazdı: ‘Yunanistan ve İsrail, Erdoğan’ın ABD ziyareti öncesi F-16 Viper ve F-35 alımına engel olmaya çalışıyor’
Piyasadaki türbülans sonrası gözler altın ve borsada: Yeni hedef duyuruldu!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz