UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan ve yaklaşık 9 yıl süren restorasyonun ardından 6 Mayıs 2024’te yeniden ibadete ve ziyarete açılan Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası, yaklaşık 72 bin ziyaretçiyi ağırladı.
İspanya’nın Granada kentindeki İslam mimarisinin en önemli eserleri arasında yer alan El Hamra Sarayı’na benzediği için Avrupalı bilim insanlarınca “Anadolu’nun El-Hamrası” olarak da nitelendirilen yaklaşık 800 yıllık Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası, inanç ve tarih turizmi açısından şehrin en önemli eserleri arasında yer alıyor.
Anadolu beyliklerinden Mengücekoğulları döneminde hükümdar Süleyman Şah’ın oğlu Ahmed Şah tarafından 1228 yılında yaptırılan Divriği Ulu Camisi 1280 metrekare, caminin bitişiğinde Behram Şah’ın kızı Melike Turan Melek’in aynı yıl yaptırdığı darüşşifa da 768 metrekarelik alanda bulunuyor. Darüşşifa taç kapısı, caminin kuzey ve batı taç kapısı ile Şah Mahfili taç kapısının her biri birbirinden farklı eşsiz bezemeleri ile dikkati çekiyor.
BÜYÜK İLGİ GÖRÜYOR
2015 yılında restorasyonuna başlanılan Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası’nda çatı değişimi, lazer temizleme, enjeksiyon sistemi, güçlendirme çalışması gibi işlemler gerçekleştirildi. Caminin etrafında bulunan 190 bina kamulaştırılarak çevre düzenlemesi yapıldı.
Divriği Ulu Camisi İmam Hatibi ve gönüllü mihmandarı Nail Ayan, tarihinin en kapsamlı restorasyonunu geçiren eserin geçen yıl mayıs ayında ibadete ve ziyarete açılmasının ardından ziyaretçi akınına uğradığını söyledi.
Eserin özellikle Ramazan Bayramı’nda yoğun ziyaretçi ağırladığını belirten Ayan, restorasyonun ardından yaklaşık 72 bin ziyaretçinin Divriği Ulu Camisi ve Darüşşifası’nı gezdiğini ifade etti. Ayan, ziyaretçilerin restorasyonu çok beğendiğini dile getirerek, “El emeği göz nuru bu eser güzel bir restorasyon çalışması ile ortaya çıktı. Eserimiz hak ettiği değeri de gördü. Bizden sonraki nesillere de hak ettiği şekilde bırakılacak” dedi.
“ESERİ GÖREN HAYRAN KALIYOR”
Eseri ziyarete gelenlerin ağırlıklı olarak yerli turistlerden oluştuğuna ancak yurt dışından da ziyaretçileri olduğuna değinen Ayan, şunları kaydetti: “Japonya ve Almanya’dan misafirler ziyaret için geliyor. Eseri gördükleri zaman hayretler içinde kalıyorlar, hayranlıklarını gizleyemiyorlar ve defalarca fotoğraf çekiliyorlar. Japonya’dan gelen misafirlerimiz, ‘Bizde böyle bir eser olsaydı, bunu fanus içerisine alırdık’ diyorlar. Bu da esere çok önem verdiklerini gösteriyor. Gelenler restorasyonun hakkıyla yapıldığını söylüyor. Gelen sanat tarihçileri, mimarlar eserin restorasyonun çok güzel olduğunu söylüyor.”
Sloganlarının “Bu eseri görmeden ölmeyin” olduğunu anımsatan Ayan, “Eseri görmeden ölmeyelim. Sanat tarihi, inşaat mühendisliği, mimari okuyan öğrencilerimizin bu eseri görmeden diploma almamalarını tavsiye ediyorum” diye konuştu.