Gonca Kocabaş / Milliyet.com.tr – Mayıs ayı, dünya genelinde“Cilt Kanseri Farkındalık Ayı” olarak kabul ediliyor. Bu ay boyunca vurgulanmak istenen şey ise özellikle yaz aylarında artan güneş maruziyeti öncesinde, toplumun cilt kanseri konusunda bilinçlenmesi ve erken teşhisin önemi vurgulanmak. İşte Murat Kerim Çekiç’in hikayesi tam da bu noktada başlıyor. Murat Kerim Çekiç (53), evli ve iki çocuk babası. Aslen Edirneli olsa da, babasının devlet memurluğu nedeniyle Zonguldak’ta dünyaya geldi. Üç kardeşin ortancası olan Çekiç’in abisi emekli deniz subayı, ablası ise kimya mühendisi. Ablasıyla ilgili, “Yaklaşık 30 yıldır süren bir iş ortaklığımız var” diyen Çekiç, ailede herkesin farklı bir disiplinden gelmesinin kendisine geniş bir bakış açısı kazandırdığını söyledi.
“Ben iktisatçıyım ama hiçbir zaman sadece masa başında oturan biri olamadım” diyen Çekiç,“Ar-Ge, üretim ve sahada olmak bana her zaman çok daha cazip geldi. Yenilik üretmek, bilinmeyeni keşfetmek, fayda sağlayan çözümler geliştirmek. Bunlar çocukluğumdan beri içimde yanıp duran tutkulardı” diyerek sözlerini sürdürdü.
‘BABAMIN DENİZ VE GÜNEŞ SEVGİSİ TEHLİKEYİ BERABERİNDE GETİRDİ’
Kendini, “Henüz kimsenin sormadığı soruların cevabını arayan biri” olarak tanımlayan Çekiç, “Çocuk yaşlarda doğayla kurduğum bağ, rahmetli annemden bana kalan en değerli miraslardan biridir. O doğaya sadece hayranlıkla değil, saygıyla da yaklaşırdı. Bugün ürettiğim her ürünün arkasında bu yaklaşım vardır” diyen girişimci Çekiç, kuruluş hikayelerini şu sözlerle anlattı:
Alıntı Metni
“Benim için her şey yalnızca bir hayâl değil, kökleri geçmişe uzanan bir arayıştı”diye konuşan Çekiç, “Annemin doğa sevgisi, büyüklerimin şifalı bitkilere duyduğu ilgi beni Anadolu’nun binlerce yıllık kadim bilgeliğine yöneltti. Arkeolojiye ve tarihe olan merakım sayesinde bu topraklarda yaşamış medeniyetlerin şifa sırlarını keşfetmeye başladım. 90’larda okuduğum bir kitapta, Çatalhöyük kazılarında dünyanın en eski aynasının bulunduğunu öğrendiğimde içimde ‘Syorell’in (See Your Real/Gerçek Kendini Gör) ateşi yanmaya başladı. 8500 yıllık obsidyen bir aynaydı bu. Ona ilk bakan insan ne hissetmişti? Kendini mi gördü, korktu mu, yoksa kabul mü etti? O sorular zihnimde dönerken, bir gün kendi kendime aynaya bakarken ağzımdan şu kelimeler döküldü: See your real. İşte ismi böyle doğdu” ifadelerine yer verdi.
60’ında ressam, 98’inde duvar başında! İs lekesini örtüyor, boyası köfte yağından
‘KOZMETİK SEKTÖRÜ MANİPÜLASYONA ÇOK AÇIK’
MicNo teknolojisi ile yollarının nasıl kesiştiğini de anlatan Murat Kerim Çekiç, “MicNo, Avrupa Birliği İnovasyon Ödülü almış yüzde 100 yerli bir buluş. 2017 yılında katıldığım bir kongrede, bu teknolojiyi geliştiren şirketin kurucu ortaklarıyla tanıştım. Sohbet sırasında onlara hem kendi yolculuğumu hem de babamı kaybettikten sonra çıktığım bu anlamlı mücadeleyi anlattım.Onlar da henüz çok yeni olan bu UV filtresi teknolojisini ilk kez Türkiye’de bir cilt bakım markasında görmek istediklerini söylediler. İşte o anda Syorell ile MicNo’nun yolları kesişti.Babamın anısını yaşatmak için çıktığım bu yolda en önemli adım, en güvenilir, çevreci ve iyi koruyan UV filtresini bulmaktı. Bu teknolojiyi kullanan ilk Türk markası olduk” şeklinde konuştu.
İnsan cildinin hafızalı olduğunu ve ona ne verirseniz biriktirdiğini söyleyen Çekiç, “Ancak en az bunun kadar önemli bir diğer konu da mış gibi yapmamak. Kozmetik sektörü manipülasyona çok açık. Işıltılı saçlar, pürüzsüz ciltler, bembeyaz dişler. Kulağa büyüleyici geliyor ama gerçeklikten oldukça uzak. İnsanları kandırmamak, onlara gerçekten vadettiğinizi sunmak zorundasınız. Eğer bir ürün gerçekten işe yarıyorsa, bunu anlatmak için gösterişe ihtiyacınız yoktur. Ben kısa vadeli başarıların değil, uzun vadeli sadakatin peşindeyim. Sektörde kalıcı olmak istiyorsanız modaya değil, vicdana ve bilgiye kulak vermeniz gerekir” bilgisini paylaştı.
‘BAZI SERTİFİKALAR NE YAZIK Kİ PARAYLA SATIN ALINABİLİYOR’
“Ben markaların insanlar gibi karakterleri olduğuna inanırım” ifadelerini kullananÇekiç, “Bazı markalar yalnızca görünüşe odaklanır, bazıları ise taşıdığı değerlerle yaşar. Leaping Bunny sertifikamız bu ikinci grubu temsil ediyor. Tavşan Ralph animasyonu yayınlandığında, hepimiz o kısa filmdeki tavşanın acısıyla sarsıldık. Pek çok marka hayvan testi karşıtı olduğunu ilan etti, birçoğu sertifikalara yöneldi. Ancak acı gerçek şu ki, bu alandaki bazı sertifikalar ne yazık ki parayla alınabiliyor. Leaping Bunny ise bu sertifikaların altın standardı. Alınması kolay değil çünkü samimiyetinizi test ediyor. Bizim sertifika sürecimiz tam 6 ay sürdü” diyerek şunları söyledi:
Alıntı Metni
‘İÇİMDEN ŞU CÜMLE GEÇTİ: BAŞARDIM BABA’
“Güneş sadece yazın zararlıymış gibi düşünülüyor. Oysa UVA ışınları yılın 365 günü, hava kapalıyken bile cilt altı dokularımıza ulaşabiliyor”bilgisini paylaşan Çekiç, “Ben bu yanlış algıyı kırmak için sadece ürün üretmiyorum, bir farkındalık hareketi yürütüyorum. Güneş koruması, yaz tatilinde valize atılacak bir krem değil, her sabah diş fırçalamak kadar doğal bir alışkanlık olmalı” ifadelerine yer verdi.
İlk ürününü piyasaya sürdüklerindeki hislerini sorduğumuz Çekiç, “O anı tarif etmek zor ama hissettirdiği şey çok netti. Elimde tuttuğum şey sadece bir krem değildi; yılların emeği, kayıpların ağırlığı, gecelerin sessizliği, bir çocuğun babasına verdiği söz ve o sözün tutulmuş haliydi. İlk kez elime aldığımda içimden sadece şu cümle geçti: ‘Başardım baba.’ O an her şey birleşti. Ben anladım ki bu sadece bir ürün değil, bir hatıranın, bir hayalin ve bir sorumluluğun ciltle buluştuğu andı” dedi.
‘GÜNEŞ KREMİ SEÇERKEN BU YAYGIN HATA ÇOK YAPILIYOR’
Güneş kremi seçerken yapılan en yaygın hatanın sadece SPF değerine bakmak olduğuna dikkat çeken Çekiç, “Oysa SPF, bizi yakan UVB ışınlarına karşı ne kadar süreyle korunduğumuzu gösterir. Ancak asıl ihmal edilen konu UVA ışınlarıdır. UVA, yılın dört mevsimi aktiftir. Cilt yaşlanmasının, leke oluşumunun ve uzun vadede DNA hasarının en büyük nedenidir. Yani yüksek SPF tek başına yeterli değildir. Güneş koruyucunuzun geniş spektrumlu yani hem UVA hem UVB’ye karşı etkili olması gerekir. Cilt tipinize ya da varsa belirgin cilt sorunlarınıza göre ürün tercih etmelisiniz. Yağlı, hassas, lekeye yatkın ciltlerin ihtiyaçları farklıdır” dedi. Girişimci Çekiç şunları da ekledi:
Alıntı Metni
”PİYASADA YÜZLERCE MARKA VAR’ DİYENLER OLDU”
“Herkesin şüphe ettiği bir an vardır bu hayatta”diyen Çekiç, sözlerini “Kimi ‘Piyasada zaten yüzlerce marka var’ dedi. Kimi ‘Bu iş seni yorar, uğraşma’ dedi. Ben hiçbir zaman herkesi ikna etmeye çalışmadım. Çünkü şunu erken fark ettim. İkna etmek değil, işini layığıyla yapmak sana inananları çoğaltır. Bugün geldiğimiz noktada hâlâ çok şey başardım demiyorum. Yolun başındayken ‘olmaz’ diyenlerin çoğu, şimdi sessizce izliyor. Ben onlar için özel bir cümle kurmadım. Çünkü en net cevabı, işin kendisi verdi. Ayrıca bu işi tek başıma yürütmedim. Ablam ve eşim, en büyük destekçilerimdi. Birkaç dostum da gerçekten yanımda oldu. Gösterişsiz, sessiz ama samimi bir şekilde” diyerek noktaladı.
Suzan Kardeş: UNESCO’nun teklifi beni çok mutlu etti
Prens Harry: Barışmak istiyorum